LEE Hae-myung erken gelişme dönemi olarak adlandırılan ve Japon sömürgesinin egemen olduğu 1930'larda, Seul'un en modern erkeği olmakla gururlanan zengin biridir. Japon arkadaşı Shinsuke ile, lüks hayatının keyfini sürerken; dans salonlarında veya kafelerde gördüğü, beğendiği kızlarla da birlikte olarak günlerini geçirir. Bir gün, bir dans salonunda, şaşırtıcı bir biçimde güzel olan ve kendine "Laura" diyen CHO Nan-shil'i keşfeder ve görür görmez çarpılır. İkili çıkmaya başlarlar. Hae-myung Nan-shil'e aşık olmuştur ve onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır. Ne var ki, Nan-shil onun tüm değerli eşyalarını alır ve bir iz bile bırakmadan ortadan kaybolur. Hae-myung'un, Nan-shil'e duyduğu önlenemez aşkı ve onun için kurduğu hayalleri, sonuçta onu kolay elde edilebilir kılmıştır.

Emekliliğine sadece bir sömester kalan yaşlı, dul bir profesör (Min-seop) yaz tatili için Amerika'daki oğlunun yanına gider. Hamisi olduğu bir son sınıf öğrencisinden kişisel kitaplığını düzenlemesini, ve çiçekçide çalışan samimi olduğu bir gençtense karısının hayatı boyunca bakıp büyüttüğü orkideleriyle ilgilenmesini ister. Profesörün evinde sabahleyin çalışan Young-jo kitapların düzenlenmesini bitirir, öğleden sonra çalışan Yun-soo ise orkidelerin bakımını yapar, ikili karşılaşıp tanışmadıkları halde birbirlerini yanlış anlarlar. Onlar kendi başlarına çalışırken, profesörün ve vefat eden eşinin izlerini keşfederler. Zaman ilerledikçe, çiftin onlara bağışladıkları gözle görülemeyen aşkı fark ederler... derken profesör vefat eder ve, Young-jo ve Yun-soo'nun mucizevi yazı sonuna yaklaşmıştır.

Tuhaf bir toplu katliam olayı meydana gelmiştir. Koruma noktası 506′dan bir manga askerin hepsi vahşice katledilmiştir biri hariç. Her bir ceset ezilmiş ya da kafaları koparılmıştır. Tek canlı kalansa komadadır, ve olay tamamen bir gizemdir. Askeri müfettiş (Chun Ho Jin) olayı imcelemek üzere görevlendirilir. Olay yerine varan müfettiş bunun hiç de sıradan bir olay olmadığını anlar, askerleri birer Zombi katile döndüren tuhaf bir virüsün keşfiyle karşı karşıyadır.

U-min, Cheol-jung, Do-wan ve Yeong-hwan bir çetenin sağlam üyeleridir. Yeni bir hayata başlayabilmek için bu dört kafadar bir kumarhaneyi soymayı planlar, ama Cheol-jung arkadaşlarını çete reisine ispiyonlayınca, arkadaşlarını kurtarmak pahasına U-min hapishaneye gitmek zorunda kalır. Buna rağmen, hapisten çıktıktan sonra, U-min çok daha zor bir durumla karşılaşır.Cheol-jung'un gözlerini hırs bürümüş, Do-wan madde bağımlısı olmuştur ve kız arkadaşı Eun-yeong sefil bir bar kadını hayatına başlamıştır. Hataları düzeltmeye çalışsada, kader bu sıkı arkadaşları birbirine düşman yapar.

Tayland'da ölümden ve kötü şanstan kurtulmak için tabuta yatıp dua etmek gibi eski bir adet vardır. Tabut ayinine katılan kişiler mucizevi bir şekilde istedikleri şeyler gerçek oluyor, fakat daha sonra öğrenecek oldukları ise hayaletlerin bunun karşılığı olarak onlardan en sevdikleri kişiyi alıyor olmaları.

1724, Kore. Bir zamanlar Joseon hanedanlığında, Chun-doong (Lee Jung-jae) eski bir pazarda kavga ederken güzel bir kızla karşılaşır. İlk görüşte aşık olur. Talih ondan yanadır ve onunla bir kere daha karşılaşır. Kızın adı Seol-ji'dir (Kim Ok-bin) ve bir gisaeng (Kore'nin geleneksel şarkıcı ve dansçı kızları) olarak çalışmaktadır. Birlikte unutulmaz bir gece geçirirler, ama Seol-ji başka bir meyhanede çalışmaya gidince Chun-doong onu tekrar kaybeder. Seol-ji'nin yeni barınağını bulunca, kızın şehrin yer altı dünyasıyla bağlantıları olan yeni patronu Man-deuk (Kim Suk-hoon) tarafından uyarılır...Bir gün, Seol-ji'nin hayatında olmamasından dolayı umutsuzluğa düştüğü bir sırada, Jjak-gwi çetesinin patronunu yanlışlıkla ezerek öldürür. Nasıl olduğunu anlamadan, dövüş yetenekleri sayesinde patronun yerini alır. Yakında , Seol-ji'nin çalıştığı meyhanede bölgenin çete liderlerinin toplantısı vardır. Chun-doong toplantının ortasında, Man-deuk’un gözünün önündeki Seol-ji'yi kaçırmak için karmaşa çıkartır. Olaydan dolayı toplantının düzeni bozulur ve aniden sona erer. Öfkeden gözü dönen Man-deuk, Jjak-gwi çetesini çökertmek için rakip çetelerle birlikte çalışır...

Jun-seo, Mi-yeon ile yaşamakta olduğu ilişkiden yorulmuş ve biraz yalnız kalmak için yollar aramaktadır. Mi-yeon ise harıl harıl beraberliklerinin 2000. gününü kutlamaya hazırlanmaktadır. Bu sırada Mi-yeong bir trafik kazası geçirir ve komaya girer. Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi sevgilisini ziyaret ettiğinde Jun-seo'nun bu kazadan henüz haberi yoktur. Önce kazaya inanmak istemese de hastanede yatan Mi-yeon'u kendi gözleri ile gördükten sonra yaşadığının bir rüya olabileceğinden şüphe duymaya başlar.

Japonya sömürgeciliğinin hüküm sürdüğü 1940’lı yıllarda, bir dolandırıcı olan Bong-gu ve bir caz şarkıcısı olan Chun-ya, Seokguram mağarasındaki Buda heykelinin üzerinde bulunan, “Doğu’nun Işığı” adındaki elmasın peşindedir. Ama, Japonya’nın lideri elması ele geçirir ve bir an önce Japonya’ya götürerek bir kutlama partisi düzenler. Bong-gu ve Chun-ja, “Doğu’nun Işığı’nı” çalmak için ortak olurlar.

TV yazarı Ji-ho (Jin-hie Park) on yıldan beri Min-woo (Ki-woo Lee)'yi gizli bir aşkla sevmektedir. Alkolün sular seller olduğu, şişenin dibine vurduğu bir gecenin ardından hayatının en berbat gününe ayılır ve izleyici reytinglerinin düşmesi sonucu işten sepetlendiğini öğrenir. Eve dönerken çantasını kapkaççı kapar, Ji-ho hırsızın peşine düşer. Derken aniden, sanki bütün bunlar yetmezmiş gibi, Ji-ho'ya bir de araba çarpar.Ancak bu talihsiz olaylar zinciri birdenbire mucizevi bir armağana dönüşür. Arabasıyla Ji-ho'ya çarpan adam onca yıldır aşık olduğu adamın, Min-woo'nun ta kendisidir. Böylece Ji-ho hafızasını kaybetmiş rolüne bürünür ve yalanlar silsilesi başlar...

Her şey futbolla başlar...Daek-hoon, spora olan aşkını ve tutkusunu paylaşan In-ah'a gönül verir. Kısa sürede sevgili olurlar ve çok geçmeden de Daek-hoon'dan evlenme teklifi gelir. In-ah başta bunu reddetse de, ikili sonucunda mutlu bir halde evlenir. Birliktelikleri rüya gibidir, ta ki In-ah başka bir erkekle evlenmek istediğini açıklayana kadar. Aslına bakarsak In-ah, Deok-hoon'u terk etmek istemez, çünkü onu hala eskisi kadar sevmektedir. Farklı olan tek şey, hayatına giren yeni adamı da onun kadar seviyor olmasıdır.