Woo Jin sabahları uyandığı zamana farklı bir kişi olarak uyanır. Ve bir gün Woo Jin Yi Soo'ya aşık olur. Acaba Yi Soo Woo Jin'in sırrına ne tepki verecektir?

Bir anne, büyük kızı (Park Bo-Young) ve küçük kızı (Kim Hyang-Gi) ile birlikte kırsal bölgedeki büyük bir eve taşınır. Büyük kızın akciğerleri hastadır ve bu hastalığın tedavisi için doktor aileye böyle bir tavsiyede bulunmuştur. Bu ev ölen babalarıyla birlikte çalışan iş ortağının oğlu olan Ji-tae (Yoo Yeon-Seok) tarafından onlara tahsis edilmiştir.Aile bu ortama ayak uydurmaya çalışırken, Bo-young inanılmaz bir şey keşfeder. Ahırda kilit altında vahşi bir çocuk (Song Joong-ki) yaşamaktadır. Aile sosyal sorumluluk gereği bu çocuğu yanlarına almaları gerektiğini düşünürler ve onu alırlar.Joong-ki yaptıklarıyla bo-young'un ilgisini çekmeye başlar. Bu arada, Ji-tae, Bo-young ile evlenme planları yapmaktadır.Aile içindeki bütün bu olayların yanı sıra akla gelen bir soru daha vardır. Bu çocuk kimdir ve sakladığı sır nedir?

Kim Eun-ju, deniz kenarında ki evinden taşınırken evin yeni sahibine, kendisine gelen mektupları göndermesi için adresini içeren bir mektup yazar ve mektubu evin önünde ki posta kutusuna atar.Evin yeni sahibi Han Sung-hyun eve Il Mare ismini verir ve IL MARE yazan tabelayı evin girişine yerleştirir. Derken posta kutusunda ki mektubu fark eder ve alarak okumaya başlar. Mektupta evin eski sahibi, gelen mektupları yönlendirmesi için bir adres bırakmış, evin zemininde ki bir köpeğe ait olan pati izlerini çıkartamadığını belirtmiş ve Il Mare'in ona şans getirmesini dilemiştir.Sung-hyun ise o zamana kadar evde hiçbir pati izi görmemiştir, ayrıca eve daha yeni IL MARE ismini vermiştir. Tüm bunlar bir yana; evin yakınında ki bakkala evde kendisinden önce kimin oturduğunu sorduğunda kendisinin evin ilk sahibi olduğunu öğrenmiştir.Sung-hyun aklı karışık bir şekilde eve dönerken ufak bir köpeğin evin girişinde kendisini beklediğini görür.

Ölen kişiye öbür dünyaya kadar bir ölüm meleği eşlik eder. Orada, ölen kişiler 49 gün boyunca 7 denemeden geçerler. O sırada, insanların işine karışması yasak olan ölüm meleği ister istemez insan ilişkilerine karışır. Gang Rim (Ha Jung-Woo) ölüm meleklerinin lideridir. İnsanlar için sevgi beslemektedir. Ja Hong (Cha Tae-Hyun) öbür dünyada denemeye alınır.

Film, bir balıkçının ölüm nedenini ortaya çıkarmak için bir aileye yaklaşan kadın şaman hakkındadır. Bu film Park Chan-wook tarafından yönetilmiştir; başrollerde Oh Kwang-rok ve Lee Jeong-hyeon vardır ve film bir iPhone 4 ile çekilmiştir.

Film hükümetin yeniden imar planını hayata geçirdiği bir şehrin varoşlarındaki olayları sergiliyor. Bekar bir kız bunamış babasıyla her gece hwa-tu oynayarak yaşamaktadır. Kadının bu boğucu hayattan kaçma isteği ve kaçmasına imkan olmaması gerçeği, filmde görülen farklı keşmekeşlerle sembolize edilmiş.

Umursamaz bir delikanlı olan Eun-soo, arabayla annesinin evine giderken yolda kaza yapar. Uyandığında, gizemli bir kızla tanışır, ve kızın, ormanın orta yerinde peri masalından çıkmış gibi duran evine götürülür. Orada Eun-soo, kız ve onun asla büyümeyen kardeşleriyle birlikte hapsedilir. Kısa bir süre sonra ise; o evi ziyaret eden veya o evde kalan yetişkinleri, gizemli ve hatta korkunç bir sonun beklediğini öğrenir. Daha şok edici olansa, bu acımasız ölümlerin çocuklar tarafından detaylıca çizilip masal kitabı haline getirilmesidir. Korku içindeki Eun-soo bir çıkış bulmaya çalışır, fakat ev kaçışı olmayan bir orman tarafından çevrilmiştir. Ve sonra Eun-soo, kendi hikayesinin anlatıldığı ve vahşi bir sonu olan bir kitap bulur!

“Postman to Heaven – Cennetin Postacısı” Özel bir adam ile terk edilmiş bir kadının fantezi ile yoğrulmuş romantik hikâyesidir. Jae-joon bir postacıdır ancak bildiğimiz postacılardan değildir. O sevdikleri insanları özleyenlerin mektuplarını cennete götürür. Ha-na da o insanlardan biridir ve ölen sevgilisini düşünmeden edemiyordur. Daha sonra Jae-joon ve Ha-na arasında 14 gün sürecek bir fantezi başlar ancak Jae-joon’un Ha-na’dan sakladığı bir şey vardır.

Film, bir sigorta müfettişinin (Kim Nam-Gil) bir davayı araştırmak için gittiği bir hastanede sadece kendisinin görebildiği bir kadının ruhu (Chun Woo-Hee) ile karşılaşmasından sonra gelişen olayları konu almaktadır.

Korku filmi tarihinde rastlanabilecek en tehlikeli penisi içeren bu filmde, intikamcı iki ruhun ölü bedenleri pileydo hamur harcını şeklinde birleşir ve istediğinde kadın, istediğinde erkeğe dönüşebilen acayip bir canavara dönüşür. Bu canavarın adam formunun dişleri olan devasa bir penisi vardır. Vajina Dentata’ya fallik bir cevap şeklinde duran bu organ nemfomanyak bir kadının içine girer ve barsak bölgesinde şöyle bir dolaşır. Düşmanımın başına vermesin!

Film, Qing Hanedanlığı tarafından rehin olarak tutulan Joseon Hanedanlığının Prensi Lee Chung’un (Hyun-Bin) etrafında dönmektedir. Prens Lee Chung kumar düşkünü, kadınlarla içki içmekten hoşlanan çapkın birisidir. Fakat, tüm bunlara karşın yetenekli bir kılıç ustasıdır. Qing Hanedanlığında 10 sene yaşadıktan sonra ülkesine geri gelen Prens Lee Chung kısa bir süre sonra kendini yalnızca geceleri meydana çıkan zombilerle karşı karşıya kalır. 2018 yapımı filmin yönetmen koltuğunda Sung-hoon Kim otururken, başrol oyuncuları arasında Hyun Bin, Dong-Gun gibi isimler yer almaktadır. Bicaps1.net ekibi olarak iyi seyirler dileriz.

''psychic (ruhsal)'', ''hunters (avcılar)'' ''Choin'' olarak da bilinen ''haunters''ın yönetmeni '' the good, the bad, the weird (iyi,kötü,tuhaf)'ında ortak yazarı olan Kim Min Suk'dur. Film; düşünceleriyle insanları kontrol altına alabilen Cho-in (Kang Dong Won) adlı bir medyumla, ruhsal, doğaüstü güçlere bağışık olan Kyu-Nam (Ko Soo) isimli bir adamın arasındaki mücadeleyi anlatıyor.Kyu-nam eski, yorgun bir rehinci ile çalışmaktadır.Bir gün Cho-in içine doğru yürür ve dükkanı soymak için güçlerini kullanmayı dener, ve o özel yeteneklerinin Kyu-Nam üzerinde çalışmadığını fark eder. Bir kişiyi kontrolü altına alamadığı için üzgün olarak Cho-in Kyu-nam 'ın peşine düşer ve kovalama sürecinde yanlışlıkla birini öldürür. Bu şekilde, bir yüzleşme başlar ve bu yüzleşme bu iki adamı çatışma eşiğine getirecektir.Genellikle sevimli çocuk rolleri oynayan Kang bu filmle kariyerinde ilk kez kötü bir adamı oynuyor. Kang, yakınlarda bu yılın hit'i olan ''secret reunion(sır toplantısı)'' daki rolüyle critics choice awards (eleştirmenler seçim ödülü)da en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.

Jun-seo, Mi-yeon ile yaşamakta olduğu ilişkiden yorulmuş ve biraz yalnız kalmak için yollar aramaktadır. Mi-yeon ise harıl harıl beraberliklerinin 2000. gününü kutlamaya hazırlanmaktadır. Bu sırada Mi-yeong bir trafik kazası geçirir ve komaya girer. Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi sevgilisini ziyaret ettiğinde Jun-seo'nun bu kazadan henüz haberi yoktur. Önce kazaya inanmak istemese de hastanede yatan Mi-yeon'u kendi gözleri ile gördükten sonra yaşadığının bir rüya olabileceğinden şüphe duymaya başlar.

Kim Seok-Hyeon (Ji Jin-Hee) Kore'nin 36 yaşlarında atanan en genç ağırceza mahkemesi yargıcıdır. Akılcı hükümleriyle ünlüdür. Kim Seok-Hyeon’un bir de güzel bir eşi (Yun Se-Ah) ve kızı vardır.Karısının vahşice öldürülmesiyle mükemmele yakın yaşamı paramparça olur. Kim Seok-Hyeon’a karşı eski bir hükmü yüzünden kin güden Jang Su-Yeong (Ha Jung-Woo) adındaki bir adam, hızla bir numaralı şüpheli olur ve dava kapanır.Derken bir muhabir Kim Seok-Hyeon’un matemini ele alır ve Seok-Hyeon’ın yaşamı ile Han Sang-Jun isminde 30 yıl öncesinin bir yargıcının arasındaki şaşırtıcı benzerlikleri ortaya çıkarır. Bu yargıç, 30 yıl önce atanan en genç ağırceza mahkemesi yargıcıdır, aynı okuldan mezuniyet mevzuşmacısı olarak mezun olmuş keza eşi ve kızını da yırtıcı bir cinayette yitirmiştir. Bu olaylar tam 30 senelik bir süre içinde tekrar cereyan etmiş görünmektedir.Şimdi bu “Paralel Yaşam Teorisi” biçimi devam ederse, Jang Su-Yeong 16 gün içinde hapisten kaçacak ve kızını öldürecektir…

Her gün masasına bilinmeyen bir kişi tarafından calla bırakılıyor.Bir gün iş yerine yakın bir çiçekci görüyor ve ordaki uzun saçlı(çirkin kadının)kendisine çiçek yollayan kişi olduğunu zannedip ona aşık oluyor fakat çiçekleri yollayan kişi gerçekte başka birisi..

İsa'dan Sonra 924'te, Birleşik Shilla Hanedanı'nın sonu gelmiştir. Yozlaşmış bir yönetimin hüküm sürdüğü toprakları sonu gelmez isyanlar silip süpürmüştür. Şer güçler şahlanmış, acımasız iblisler kol gezmektedir. Ruhları görme yetisine sahip YI Kwak, nişanlısı Yon-hwa'yı köy halkının ihanetiyle kaybettikten sonra kraliyet iblis avcıları birliği Chuyongdae'ye katılır. Onun da katılımıyla karanlığın güçlerine karşı güçlü savaşçılarla üstünlük sağlamış olan kraliyet birliğinin lideri Ban-chu karısının ölümünden soyluları suçlamakta ve intikam almak için sadık askerleriyle başkente saldırmayı planlar. Ancak ani bir baskın her şeyi mahveder. Kurtulmayı başaran YI Kwak, tuhaf bir tapınak aracılığıyla ölülerin dünyası olan Jungcheon'a sürüklenir. Jungcheon, Budist inancına göre Cennet ve Yeryüzü arasında olan bir ara dünyadır, yeniden doğmak için hazırlanan ruhların 49 gün boyunca kaldığı bir yerdir.Ancak YI Kwak'ın eski silah arkadaşları ve hala intikam ateşiyle yanıp tutuşan lideri Ban-chu bu Aracenneti cehenneme çevirmeye kararlıdır...Ve bu yerde huzur diye bir şey kalmamıştır...