Jae-hyuk 40'lı yaşlarını süren sıradan bir adamdır. Tıbbı malzemeler satarak hayatını kazanan Jae-hyuk her gün doktorlarla sorunlar yaşamaktadır. Ağabeyi Jae-pil ise halk güvenliğini sağlamaya çalışmakla çok da ilgilenmeyen, zamanının çoğunu borsadan şikayet ederek geçirmektedir.Ülkenin farklı yerlerinde bulunan cesetler endişe yaratır. Emniyet müdürü hipnotize edilmiş gibi suya atlayıp boğulan insanların görüntülerinden rahatsız olmuştur. Zaman geçtikçe benzer olaylar daha çok artmıştır. Yetkililer bu ölümlerin sebebi karşısında şaşkına dönmüştür. Hükümet bunun üzerine ulusal acil durum ilan eder.Jae-pil de bu incelemeye dahil edilmiştir. Bir gün küçük bir kasabanın belediye başkanıyla buluşur. Başkan ona üniformalı birkaç adamın köpekleri nehre attığına şahit olduğunu söyler. Jae-pil bu salgının arkasında bir komplo olduğunu fark eder. Bu sırada Jae-hyuk’un karısı ve çocukları da kurbanlarla benzer belirtiler göstermeye başlamıştır. Jae-hyuk ise onlar için ilaç bulmaya çalışmaktadır. Jae-pil sayesinde binlerce doz ilacın bulunduğu bir depo olduğunu öğrenen Jae-hyuk hemen yola çıkar...

Bir kadın haberini alamadigi adami aramaya Fransa'ya gider. Ancak buldugu tek sey adamin Venedik'e tasindigidir. Venedik'e giderken, hayat ve iliskiler hakkinda kendi kendine aci dolu soruyu yöneltmesine sebep olan korkunç bir tren kazasina tanik olur. Dehset verici kanaate varinca cevap, seyircilerin paylasimi olur.

Goong-dahl’ın hayatında hiçbir şey doğru gitmedi.Onu kurtarmak için ‘’kaybeden çizgi’’ adında tam bir yıl süren psikolojik bir tedavi programına katılır.Klinikten çıktıktan sonra Goong-dahl hayat savaşında taze bir başlangıç yapar. Goong-dahl okulun en güzel öğrencisi Mina’ya zorbalık edenlere karşı çıkar.Ama ne yazık ki okulun azılı gangsteri Jae-koo’nun hedefi haline gelir .Okuldan sonra masalar ters çevrilir ve Goong-dahl ona çatıda meydan okur.

Alman edebiyatı profesörünün öğrencileri ile arasında geçen ilginç ve bir o kadar da gerçekleşmesi güç olayları anlatan güzel bir dram.

17. Pusan Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan film:Bir grup öğrenci tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihar eden Eun-Ah'nın zanlılarının yaşlarının küçük olması nedeniyle ceza almama ihtimaline karşı, kanunlardan umudunu kesip kendi yöntemiyle asıl suçludan intikam almak isteyen bir annenin öyküsünü konu ediniyor.

Tumen Nehri, Kuzey Kore ile Çin arasındaki sınırın bir bölümünü oluşturur. Çoğu Kuzey Koreli, ailelerini geçindirebilmek için nehrin öbür yanına geçer. On iki yaşındaki Çinli Chang-ho bu Kuzey Korelilerden biriyle arkadaş olur. Chang-ho’nunyaşıtı olan çocuk hasta kızkardeşine bakmak için nehri sık sık geçmektedir. Yasadışı sınır ticareti tehlikeli ve bazen de çok serttir. Bu fakir insanları sömürerek geçinen insan tacirlerine ise hiç bulaşmamak gerekir. Sınırı geçen Kuzey Korelilerle yalnızca Çinli çocuklar arkadaşlık eder, onlarla futbol oynar, yemeklerini paylaşırlar. Chang-ho’nun dilsiz ablası Soon-hee de kardeşinin Kuzey Koreli arkadaşına göz kulak olmaya başlar, çok geçmeden üçü arasında yakın bir bağ oluşur.

Bir dizi banka soygunu şehir sakinlerinin paniklenmesine neden olduğu için, insanlar yeni atanmış polis amirinden suçluların yakalanmasını talep ediyorlar.Şehiri sakinleştirmek ve kendi tutkularını yerine getimek için bu amir, trafik polisi Jung Do-man'ı soyguncuların dünyasına sızmasını kararlaştırıyor.Yapılacak olan soygun tatbikatıyla başarı elde edip polis teşkilatını halkın gözünde yüceltmek için Jung-man'ı soyguncu olarak belirlerler. Ve işini gerçekçi yapmasını isterler. Jung Do-man ise işini gerçekçi yaptığı anda işler karmaşık bir hal alır.

Bir bilim adamı (Jung Jae-Young) merhum eşiyle yeniden karşılaşma umuduyla bir zaman makinesi icat eder. Bu bilim adamı zaman makinesi aracılığıyla kendini bir sonraki gün saat sabah 11'de bulur ve diğer bilim adamlarının öldürüldüğüne tanık olur. Ardından bu vahşetin gerçekleşmesini önlemek için geçmişe geri döner.

Varlıklı bir ailenin varisi Jin-hyuk; paraya, görünüşe, çekiciliğe, kısacası istediği her şeye sahiptir. Ancak hayatının aşkını henüz bulamamıştır. Bu yüzden, kadınların geleceğinden emin olduğu bir pasta dükkanı açmaya karar verir. Yanına da eleman olarak, lise yıllarında kendisine aşık olan yetenekli pastacı Sun-woo'yu alır. Bu ikiliye eski boks şampiyonu Gi-beom ve budala bir koruma olan Su-young da katılınca; benzersiz ve yakışıklı bu dört erkek sakin mahalleye, pasta dükkanları Antika ile hareket ve heyecan getiriler. Umursamaz ve mutlu görüntülerine rağmen, bu dörtlüden her birinin unutamadığı ve yüzleşmekten korktuğu bir geçmişi vardır. Ve saklamaya çalıştıkları sırlar, yavaş yavaş gün ışığına çıkacaktır...

Otel odasinda bir bayanı öldürmek için elinde bir bidon benzin ile gelen Kim Young-hun, öldürmek istedigi bayanın bıçakla öldürüldüğünü görünce kaçar. Güvenlik kameralarında görüntüsü olduğu için cinayetle suçlanarak tutuklanır.Cinayetin karışık bir olay olduğunu düşünen dedektif Choi Yeon-gi herkese şüpheli gözüyle bakmaktadır. Çünkü, ölen bayanın midesinde bir çesit zehir, su içtigi sürahide uyku ilacı ve vücudunda bıçak darbeleri vardır. Bu cinayeti çözmek hiçte kolay olmayacaktır.

Profesyonel bir katilin hayatı güzel komşusuna aşık olunca ciddi bir şekilde karışır. Sadece aldığı görevi yerine getirmekten zevk alan adam artık kadınının yanında olmasından da mutluluk duyacaktır...

Bazen muhteşem manzaralı; fiyatı uygun ve güzel bir ev bulmak, şanstan çok lanet getirebilir. 1303 no’lu daireye taşınma gafletine düşenler; kanlı ve karanlık bir tarihe sahip olan evin geçmişiyle yüzleşecek ve aynı felaketi kendileri de yaşamaktan kurtulamayacaklardır. Bu evin trajik hikayesini çözmeden bu lanetten kurtulmak ise asla mümkün olmayacaktır.

Hyeong-do metal ticaret şirketi maskesi altında işlerini yürüten bir kiralık katil örgütünün üst düzey bir katilidir. Bu soğukkanlı profesyonel katil için öldürmek günlük iş anlaşmalarından farklı değildir. Bir gün Hun-yi ‘yi yok etmek için gönderilir. Hun-yi kaderiyle (ölümüyle) yüzleşmeden önce Hyeong-do’dan bir iyilik ister, bu iyilik parayı ailesine ulaştırmasıdır. Uzun bir tereddütten sonra Hyeong-do Hun-yi’nin evine gider ve bir kadınla karşılaşır. Eski bir şarkıcı olan Su-yeon, Hyeong-do’nun sevdiği kadındır. Hyeong-do kadınla tanıştıktan sonra bir şeyler hissetmeye başlar ve yaptığı işten pişmanlık duymaya başlar. Bu arada şirket Hyeong-do’nun Hun-yi’yi talimata uygun öldürmediğini öğrenir ve onu şirketten atmaya karar verirler.Su yeon’la yeni bir hayata başlamayı düşleyen Hyeong-do, kendini çalıştığı şirketin avı olarak bulur.

Hyun-su (Se-Kyeong Shin) eşinden boşanmış bir estetik operatörünün (Yong-hee - Ji-Won To) kızıdır ve annesi onun arkadaşlarına estetik operasyon yaptığı için sevilen bir kızdır.En son Suk-yung ameliyat olur ama ameliyattan kısa süre sonra yüzünde istenmeyen durumlarla karşılaşır. Yüzü okadar değişmiştir ki, sonunda üzüntüden yüzünü parçalayarak ölür. Başka arkadaşlarının yüzlerinde de tuhaf şeyleri gözlemledikten sonra Hyun-su bu olayı araştırmaya başlar ve aile tarihine dayanan karanlık bir sır keşfeder...

Oldukça fakir bir ailenin çocuğu olan, Kore'nin ilk kadın pilotu Pak Kyeong-Won'un hayatından önemli kesitlerin anlatıldığı bir film.

Bir adam içkili bir şekilde araba kullanırken bir kadına çarpar ve onu alıp evine götürür evdeyken aralarında duygusal bir şeyler yaşanır. Ama kadın konuşamıyordur çünkü amnezi hastasıdır. Ancak başka şekillerde birbirleriyle ilerişim kurarlar.

Ha Yoon-ju, Kore Polis Kuvvetleri Özel Suçlar birimine sınavla kabul edilir. Bu özel suç birimi, potansiyel suçluları gözetim altında tutarak onların hareketlerini takip etmektedir. Ha Yoon-ju, liderliğini Hwang Sang-Jun’un yaptığı ekibe girer. Birbirinden yetenekli üyelerin bulunduğu bu ekip tehlikeli suç organizasyonunun başı olan James’in izini sürmeye başlar.

Sung-chan, 30 yıl önce Avustralyalı bir aileye evlatlık verilmiştir. Koreli kız arkadaşı Mari ile tanıştıktan sonra, öz annesini bulmak için Kore'ye gider ancak tek bulabildiği küçükken nerede bulunduğu olur. Mari ona evlenmeyi ve birlikte bir aile kurmayı teklif eder. Ancak Sung-chan onu ardında bırakarak yalnız başına bir yolculuğa çıkar. Sung-chan yolculuğu sırasında geçmişini anımsamaya çalışır, ama kafasındaki karmaşa yabancı bir ülke ve zamanda daha da artar. Geceyi geçirdiği otelde bir anne-kız görür. Garip bir rüya gibi otelde geçirdiği gece onu geçmişin anılarına alır götürür.

"Tam zamanında gelen ilkbahar yağmuru gibi, o da hayatıma öyle girdi yeniden..."Dong-ha, 2008 depremi ardından Çin'in Chengdu kentinin yeniden yapılandırılmasına yönelik inşaat projeleri gerçekleştirmek amacıyla şirketi adına bir iş seyahatine çıkmış 30'larında bir Koreli erkektir. Oradayken, tamamen raslantı eseri, Amerika'daki tahsili sırasında tanıştığı, aslen Chengdu'lu olan May ile karşılaşır. Mezun olduktan sonra May buraya dönmüş ve bir tur rehberi olarak çalışmaya başlamıştır. Dong-ha ve May belki de arkadaşlığın ötesine geçebilecek ya da birbirlerine yakınlaşabilecekken, bunları kavramaya ya da açıklamaya fırsat bulamadan kendi yollarına gitmişlerdir. Ancak şimdi bir kez daha yolları kesişmiştir...