Hyeong-do metal ticaret şirketi maskesi altında işlerini yürüten bir kiralık katil örgütünün üst düzey bir katilidir. Bu soğukkanlı profesyonel katil için öldürmek günlük iş anlaşmalarından farklı değildir. Bir gün Hun-yi ‘yi yok etmek için gönderilir. Hun-yi kaderiyle (ölümüyle) yüzleşmeden önce Hyeong-do’dan bir iyilik ister, bu iyilik parayı ailesine ulaştırmasıdır. Uzun bir tereddütten sonra Hyeong-do Hun-yi’nin evine gider ve bir kadınla karşılaşır. Eski bir şarkıcı olan Su-yeon, Hyeong-do’nun sevdiği kadındır. Hyeong-do kadınla tanıştıktan sonra bir şeyler hissetmeye başlar ve yaptığı işten pişmanlık duymaya başlar. Bu arada şirket Hyeong-do’nun Hun-yi’yi talimata uygun öldürmediğini öğrenir ve onu şirketten atmaya karar verirler.Su yeon’la yeni bir hayata başlamayı düşleyen Hyeong-do, kendini çalıştığı şirketin avı olarak bulur.

Bir adam içkili bir şekilde araba kullanırken bir kadına çarpar ve onu alıp evine götürür evdeyken aralarında duygusal bir şeyler yaşanır. Ama kadın konuşamıyordur çünkü amnezi hastasıdır. Ancak başka şekillerde birbirleriyle ilerişim kurarlar.

Sung-chan, 30 yıl önce Avustralyalı bir aileye evlatlık verilmiştir. Koreli kız arkadaşı Mari ile tanıştıktan sonra, öz annesini bulmak için Kore'ye gider ancak tek bulabildiği küçükken nerede bulunduğu olur. Mari ona evlenmeyi ve birlikte bir aile kurmayı teklif eder. Ancak Sung-chan onu ardında bırakarak yalnız başına bir yolculuğa çıkar. Sung-chan yolculuğu sırasında geçmişini anımsamaya çalışır, ama kafasındaki karmaşa yabancı bir ülke ve zamanda daha da artar. Geceyi geçirdiği otelde bir anne-kız görür. Garip bir rüya gibi otelde geçirdiği gece onu geçmişin anılarına alır götürür.

"Tam zamanında gelen ilkbahar yağmuru gibi, o da hayatıma öyle girdi yeniden..."Dong-ha, 2008 depremi ardından Çin'in Chengdu kentinin yeniden yapılandırılmasına yönelik inşaat projeleri gerçekleştirmek amacıyla şirketi adına bir iş seyahatine çıkmış 30'larında bir Koreli erkektir. Oradayken, tamamen raslantı eseri, Amerika'daki tahsili sırasında tanıştığı, aslen Chengdu'lu olan May ile karşılaşır. Mezun olduktan sonra May buraya dönmüş ve bir tur rehberi olarak çalışmaya başlamıştır. Dong-ha ve May belki de arkadaşlığın ötesine geçebilecek ya da birbirlerine yakınlaşabilecekken, bunları kavramaya ya da açıklamaya fırsat bulamadan kendi yollarına gitmişlerdir. Ancak şimdi bir kez daha yolları kesişmiştir...

Fütürist, modern ve yüksek teknoloji sahibi bir dünyada, kendi kendini yok etmeye meyilli bir insan ırkı. İnsan zekâsıyla robotların yapay zekâsının yer yer karşı karşıya geldiği, yer yer iç içe geçtiği 3 farklı hikâye. Bir aşk hikâyesinin ortasına düşen ve insanları zombiye çeviren bir virus; insan beyninin kapasitesinde düşünüp davranabilen bir robot ve dünyaya hızla yaklaşan bir meteor. Dünyanın sonu yeni bir başlangıç olabilir mi?

Çin, Şangay 1939. Madam Mo Jieyu; zengin, güçlü, fakat hiç aşık olmamış bir bayandır. Varlıklı bir kasanova olan Xie Yifan çevresinde bir sürü kadın olduğu halde, yalnızca Madam Mo Jieyu'yu istemektedir. Bir partide Madam Jieyu, Xie Yifan'ın Madam Du Fenyu'yu izlediğini fark eder. Bunun üzerine Xie Yifan ile iddialı bir bahse girer. Şayet Xie Yifan Madam Du Fenyu'yu tavlayabilirse ona da sahip olacaktır. Lakin tavlamayı başaramazsa, deniz kenarındaki tüm mülklerini Madam Mo Jieyu'ya bırakacaktır. Oyun başlar...

On altı yaşında bir erkek arkadaşı olan Yeo Lin, iki yıl ailesinden uzak yaşam sürmüştür. Onu kardeşleri desteklemek için, vücutlarını satmışlardır. Her zaman yorgun, Yeo Lin kronik uykusuzluk çekmektedir ve ilaç alarak uyuyabilmektedir...

Hojung (Moon Sori) eski bir dansçıdır, şimdi ise 7 yaşındaki, evlatlık oğlunu yetiştirmektedir. Kocası Younjak (Hwang Jungmin) evde hukuk işleri ile uğraştığı ve eski dansçı olan metresi Yeon ile görüştüğü için çok meşguldür ve çok içmektedir. Hojung getir götür işleriyle çalışırken bisiklet kullanarak, yerel okulda dans eder ve genç kalır. O, kocasının kendisini aldatmasını kabullenmiştir. Ama kızgındır. Yan komşuları olan genç bir çocuk Hojung’a aşık olur. Hojung'u zor günler beklemektedir.

Doğuştan görme yetisi olmayan genç bir kız ve eskiden boksör olan Chul isimli genç arasında tanıştıkları andan itibaren karşı koyamadıkları bir aşk doğar. Bu aşkta, Jung kalbiyle görmeyi öğrenecek; Chul ise gözleri olmadan onu hissetmeye çalışacaktır.

Kötü bir adam, zalim bir adam, topal bir adam,korkak bir adam ve acımasız bir kadın güzel bir üniversite öğrencisinincinayetiyle karışık bir ilişki içerisine girer.

Kore Savaşı'nın son günlerinde, küçük bir ülkenin köyündeki 13 yaşında iki erkek çocuğun hikayesi.. Sungmin'in babası kızının Amerikalı erkek arkadaşı aracılığıyla ABD ordusunun kampında bir işe başlar ve ailesi daha da zengin olur... Ama changhee'nin babası uzun zamandır kayıpdır ve annesi de çocukları için bir yemek bile alamazdır... Bir gün gayri resmi olarak fuhuş için kullanılan ıssız bir değirmen evini erkekler dikizlerken, bir Gl askeri ile Changhee, Changhee'nin annesini bulur. Daha sonra Changhee o mekanı yangına verir ve kaçar.

Kuzey Kore özel ajanı Kuzey Kore tarafından serbest bırakılır ve Güney Koreye , yeraltı mafya çetelerine karışması için yerleştirilir. Ve olanlar olur..

Eski bir futbol oyuncusu işyeri battıktan sonra Kore'den ayrılarak Doğu Timor'a gider ve ayakkabıları bile olmayan çocuklara resmi genç futbol yarişmasını kazanmaları için çalıştırmaya başlar.Bu film Doğu Timör'de "Hiddink" olan teknik direktör Kim Sin-hwan'in yaşanmış hikayesidir.

Güney Koreli usta yönetmen Kim Ki-duk, Cannes’da prömiyerini yapan on altıncı ve son filmi Arirang’da kamerayı kendisine çeviriyor ve filmin başlangıcında “Bir yönetmen ve insan olarak günah çıkarmak istiyorum” diyerek, sanatsal kariyeri ile kendi yaşamını keşfe çıkıyor. Anekdotlar anlatıyor, çekilmemiş bir filmin senaryosunu tartışıyor, yaşam ve ölüm hakkındaki düşüncelerini paylaşıyor, Kore halk şarkısı “Arirang”ı söylüyor ve sonunda gözyaşlarına, hıçkırıklara boğuluyor. Kim Ki-duk’un ağırlıklı olarak kendisiyle ya da gölgesiyle yaptığı röportajlar yoluyla dünya çapındaki başarısını sorguladığı bu ilginç film sinema, ün ve özgünlük üzerine bir düşünce egzersizi, monolog ve itirafname.

Yıl 1975. Jinhee dokuz yaşındadır. Babası evlat edinilmesi umuduyla onu bir yetimhaneye bırakır. Çok sevdiği babasının onu hiç tanımadığı çocukların arasına bırakıp gitmesine bir türlü inanmak istemez. Bu onun için yepyeni bir hayatın başlangıcıdır. Yetimhaneden kaçmaya çalışır. Gidecek bir yeri olmadığını ve babasının dönmeyeceğini anladığında yazgısını kabullenmekten başka çaresi kalmaz. Arkadaşları birer birer evlatlık alınıp ondan ayrılırken, yetimhanedeki hayatın hüzün dolu ayrılıklara gebe olduğunu anlar. Eve bir gün döneceği düşüncesinden vazgeçmesine rağmen, babasıyla olan hatıralarını hafızasından asla silemez.

Bir fabrikada çalışırken lösemi hastalığına yakalanarak hayatını kaybeden Han Yoon Mi'nin gerçek hikayesini anlatmaktadır. Taksi şoförü Sang Gu (Park Chul-Min) sıradan bir babadır. Mali durumları yüzünden kızını üniversiteye yollayamadığı için üzgündür. Yoon Mi ise babasına yeni bir araba alacağı sözünü gerçekleştirmek için bir fabrikada çalışıyordur. Fabrikaya girmesinin 2 sene ardından kansere yakalanır ve hayatını kaybeder. Babası ise kızının hikayesini herkese duyuracağına dair söz verir.